Kur'an Okunurken Secde Eden Harfler

Dünyada pişirdim bir gaflet aşım
Bileydim secdeden kalkmazdı başım
Sorguya başladı musalla taşım
Ben Rabbimi bilmez miyim ya melek

Ladikli Ahmed Hüdai Hazretleri


Aşıklar divanına bizim coğrafyamızdan Hüdai mahlasıyla giren ikinci veli; Ahmed Hüdai Hazretleridir. Ahmed Ağa kendisini uçar,kaçar evliya görmek isteyenlere de ''Kaç oğlum bende bir şey yok'' diyerek kendisinin eda bir kul olduğunu,hemen her ziyaretçisine söylerdi. Ama buna rağmen gelip-gidenler onun menkıbelerini zevkle anlatırlardı. Bu da ziyaretçi sayısını artırırdı.

Mayası aşk ve irfanla yoğrulan insanların gözleri hep yer de olur. Onlar göktekilerle,haberleşirken bile gözleri yerde,yerde değil iç alemlerindedirler. Onlar kendi iç alemine nazar ederler.

Erenler ve evliyalar sarayının sultanlarından Ladikli Ahmed Hüdai Hazretleri,Ümmi(okuma yazması olmayan) velakin;manevi ilim ,irfan ve hikmet ehli,vera sahibi.Aşk ve muhabbet deryasında kaynayan,Üveysi veli eşsiz kerametlerin sahibi,Rical-i Gayb erenlerinden
( işlerine akıl,sır ermeyen) Allah dostlarından biri.

Konya'nın Sarayönü kazasına bağlı,Ladik Kasabası'nda doğmuş,burada büyümüş,burada yetişmiştir.Aslen Buhara kökenli, Yusuflar sülalesinden Molla Mustafa'nın torunudur. Babasının adı ; Mehmet. Annesinin adı; Emine olup,doğum tarihi tam olarak bilinmemektedir. Ancak dünyaya teşrifleri 1888 olarak kayıtlara geçmiştir. Bir kız üç erkek olmak üzere dört kardeştirler.

Ahmed Hüdai Hazretleri,Hızır Aleyhisselam'la birinci cihan harbinde,Sina cephesinde tanıştı..

Hızır Aleyhisselam Efendimizle arkadaş olan Hüdai Hazretleri, İlmi Ledünü de ondan öğrenmiştir. Kendisi Üveysidir.(Günümüz üveysileri ile bağlantılı olan bir üveysilik değildir.)

Kendisinin çok güzel hatıralarından birini sizlerle paylaşmak istiyorum.Bu hikayeyi Ahmed Hüdai Hazretlerinin torunu anlatıyor. Dedesiyle yaşadığı bu kalbe huzur veren hikaye hepimizi mest edecek!

Benim çocukluğumda,odamızdan,akşam yemeklerden sonra Kur'an-ı Kerim okunurdu. Dedemin odasında misafir olmadığı akşamlar,özellikle de Perşembe ve bayram akşamları,akşam yemeğini dedem,babam,emmim ve ben beraber yerdik. Yemekten sonra dedem bana; ''Evladım bir Kur'an-ı Kerim oku.'' derdi. Ben Kur'an-ı Kerim okurken arada bir dedemin sesini duyardım. ''Evladım orayı bir daha tekrar ediver,bir daha oku.''der,ben tekrar ettiğimde,sehven hata yaptığımı fark ederdim. Nenem her zaman:'' Aman oğlum,dedenin yanında Kur'an-ı okurken çok dikkat et.'' diye beni tembih ederdi. Dedem okuma yazma bilmez,Kur'an bilmez de benim Kuran'ı yanlış okuduğumu nereden bilir,bir türlü aklım almıyordu..

Bir defa değil,pek çok kere bu böyle oldu. Derken durumu Neneme anlattım:
''Nene,dedem Kur'an bilmez,arapça bilmez,okuma yazması yok ama benim yanlışlarımı nasıl biliyor? Ne olur dedemden bunu bir öğren.''diye yalvardım. Nenem;

'' Oğlum bana söylemez ama bir sorayım.'' dedi ve bastonunu alıp dedemin odasına gitti.
Nenem;
-Yahu çocuk bana geldi:''Dedem Kur'an bilmez,arapça bilmez,okuma yazması da yok ama benim yanlışımı nasıl biliyor?'' diye soruyor.
Dedem;
-Yahu Hatun, Kur'an-ı Kerim okurken,bütün harfler secde ederler,yanlış okunan harf ayakta kalır da ben o ayetin yanlış okunduğunu oradan biliyorum ve tekrarlattırıyorum. Yoksa ben Kur'an-ı Kerim'i okumayı nereden bileyim.
Allahu Ekber!

İşte bu gönül dostları böyle erler. Allah'ın kalplerine akıttığı ilim bunu gerektirir.

Kaynak; Ladikli Ahmed Hüdai hayatı ve divanı kitabından,
Derleyen Mehmet Elma'dan..


Yorumlar