Sarılınca Geçermiş Acılar

Ve bir sabah ışık girdi sarı duvarlarımın üstüne. Ağaç misali yeşile boyanmış altı dantel işlemeli perdem. Koyuluğu bazen içimi baysa da güneş ile yan yana gelince mutlu ediyordu beni. Güne erken başlamak işin bereketli kısmı. Tüm işleri ardınca dizmek ve yapmaya koyulmak..

Çayın sabah kokusu,burnuma değince mutlu olanlardanım. Yıllardır tek başına yaptığım kahvaltı,yalnızlığımla iyi gidiyor. Sadece akşam yemekleri ve hafta sonu kahvaltısı ailem ile geçirebildiğim bir zaman dilimi. Hayır mutsuz değilim. Uğraşlarım beni hayata bağlıyor. Bir ara tutunacak tüm dallarım kırılmıştı. O zaman kendimi çok ümitsiz ve kırık hissetmiştim.Çok düştüm,fakat kalkmam gerektiğini biliyordum. Tutunmak için öylesine sebeplere sarıldım ki.
Tutundum da..

Meğer 4 yıl beklemişim tutunmayı. 4 yıl boyunca yaşadığım bir çok tecrübe beni hayata yeniden döndürdü diye düşünürken, çayın fokurdayan sesi beni yerimden kaldırdı. Gittiğimde dumanları çıkan ve ağzından sular taşan bir çaydanlıkla karşılaştım ve  koşup altını kapadım. İnce belli bardak ve demli çay,işte en sevdiğim. .İçeriye gittiğimde masa başımda duran onca kitap. Bazen nasıl yapacağım,tüm her şeyi baştan alıp eksiklerimi nasıl tamamlayacağım diye düşününce işin içinden çıkamıyorum. Bu yüzden kendime söz verdim. Çok fazla geleceği düşünmüyorum. An'da olmak,anı yaşamak. An'da kalmayı becerebilmek. Bunu kaybettik..

Gözlerim karşımda duran ağaca dalıyor. Ağacın yapraklarının birbiriyle kavga etmeden birbirine değmeleri,güneş ışıklarını nasılda güzel sevmeleri,yere düştüklerinde bile sakince olmaları. Ve yere düşünce bile, yere yakışmaları çok güzel değil mi? 
Dalların arasından bakan bir kuş fark ediyorum.. Sanki anlıyormuş gibi boncuk boncuk gözlerini değdiriyor bana. Sonra bir ağlama sesi duyuyorum. Çocukluğumdan beri ağlayan çocukların seslerini duyarken içim bir burukluk yaşar. Hemen onu mutlu etmek,ağlamasını durdurmak isterim..
 Bir anda kalktım masadan, yere düşmüş bir kız çocuğu.Ayak dirseği biraz yara almış. Önce üzüldüm,çok ağladı çünkü. Ağlayışlarında ''Annee''diye bağrıyordu. Sonra annesi açtı kollarını,tutup kaldırdı kucağına. Kucağına almadan da bukle bukle olan  saçlarını sevdi. Fakat, tek bir teselli edecek kelime etmedi düşen çocuğuna. Sadece elini çocuğunun başına koydu ve sağ omzuna yasladı.Ve çocuk o anda sustu,biraz öyle durdular. Beni de böyle hüzne boğdular.. Düştüğünde üzülmüştüm ama sarılıp sustuğunda da mutlu olmuştum.  O gün anlamıştım. 

Sarılınca Geçermiş Acılar..

Yorumlar

  1. Bazen de kelimeler sarılırmış insana. Okurken onu hissetti yüreğim...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder